Kendinle Şefkatle Kalmak
Kendimize nazik olmak…
Kendimizi yargılamadan, olduğumuz gibi kabul etmeyi.
Bu kolay bir pratik değil. Ama çok kıymetli.
Bir annenin bebeğine duyduğu o doğal şefkati düşünün.
Bebek ağladığında, altını kirlettiğinde…
Anne onu yargılamaz.
Sarılır, sever, teselli eder.
Öz-şefkat de bu. Kendimize aynı yumuşaklıkla yaklaşmak. Zorlandığımızda kendimizi yalnız bırakmamak. Kendine sor “Şu an içinde bulunduğum durum zor. Şu anda kendime nasıl destek olabilirim?”
Dr. Kristin Neff, öz-şefkatin üç temel bileşeni olduğunu söylüyor:
Farkındalık: Ne yaşadığımızı fark etmek. Ama kaybolmadan.
Ortak insanlık: Bu duyguların sadece bize ait olmadığını hatırlamak.
Nezaket: Kendimize dost gibi yaklaşmak.
Bazen hikâyelerimize öyle kapılıyoruz ki… Derinlerden kendimize söylediğimiz şeyi farkedemiyoruz.
“Sevilmiyorum”un altında “yeterince iyi değilim” inancı gizleniyor. Umut ve korku arasında sıkışıyoruz.
Meditasyon pratikleriyle aslında kendimizi yeniden eğitiyoruz. Eskiden işe yarayan ama artık işe yaramayan savunmaları bırakıyoruz. Kırılgan olmaya izin veriyoruz.
İçimizde zaten var olan şefkati yeniden hatırlıyoruz. Bazen o şefkat çalışıyor, bazen tetiklenip unutuyoruz. Olsun. Tekrar tekrar deniyoruz. Ve her defasında biraz daha farklı yapıyoruz. Biraz daha farklı konuşuyoruz.
Pema’nın da dediği gibi:
“49 yıldır meditasyon yapıyorum, zihnim hâlâ azgın bir at gibi. Ama önemli değil.”
Meditasyon, kendimizi yargılamadan görmeye başlamamıza yardım eder. Kapandığımız yerleri, duygularımızı bastırdığımız anları fark ederiz. Ve işte o zaman hayat yavaş yavaş açılmaya başlar.
Şimdi seni, öz-şefkati deneyimleyeceğin kısa bir meditasyona davet ediyorum.
Kendinle Şefkatle Kal: Bir Meditasyon
Rahat bir pozisyon bul.
Gözlerini kapatabilirsin.
Birkaç derin nefes al.
Elini kalbinin üzerine koy.
Elinin sıcaklığını hisset.
Kendine hatırlat:
Ben de ilgiye, sevgiye, şefkate layığım.
Şimdi, hayatında biraz zorlayıcı olan bir durumu getir aklına.
Çok yoğun olmayan bir şey.
Belki bir ilişkideki gerginlik.
İşle ilgili bir konu.
Veya küçük bir sağlık endişesi.
Biraz dur ve bu durumu zihninde canlandır.
Kim var bu sahnede?
Ne oldu?
Ne söylendi?
Sonra kendine sor:
Bu durum içimde ne uyandırıyor?
Üzüntü mü?
Hayal kırıklığı mı?
Korku mu?
Gelen duyguyu isimlendir.
Nazikçe.
“Bu bir üzüntü.”
“Bu bir öfke.”
“Bu bir hayal kırıklığı.”
Şimdi bedenine dön.
Bu duyguyu bedeninde nerede hissediyorsun?
Göğsünde mi?
Midenin oralarda mı?
Kalbinde bir sızı mı var?
Bu alana nazikçe dikkatini getir.
Zorlamadan.
Yargılamadan.
O bölgeyi yumuşatmaya çalış.
Sanki sıcak suyun içindeymiş gibi…
Yumuşat…
Yatıştır…
İzin ver…
İstersen elini oraya koy.
Sanki sevdiğin bir çocuğu teselli ediyormuşsun gibi.
Ve kendine sor:
Şu anda ne duymaya ihtiyacım var?
Nazik bir söz gelir mi içinden?
“Yanındayım.”
“Bu da geçecek.”
“Yalnız değilsin.”
Birkaç nefes daha al.
Ve yavaş yavaş bu anı bırak.
Hazır olduğunda gözlerini aç.
Bu pratik küçük gibi görünebilir.
Ama çok güçlüdür.
Her gün sadece birkaç dakikalık öz-şefkat, iç dünyanda büyük bir değişim yaratabilir.
Kendine nazik ol.
Şefkatli ol.
Ve unutma:
Önemli değil.