Kaygını Dinle, Mesajını Keşfet
“Felaket düşünceleri ve kendini yargılama anksiyetenin zamanla büyümesine yol açan unsurlardır. Kaygılıyken hislerimizi zayıflık belirtisi olarak yorumlarız.”
Bu cümle David Rosmarin’in Anksiyeteniz Size Ne Anlatmaya Çalışıyor? kitabından.
Somatik Kaygı Koçluğu eğitimi alırken Mel Robbins’in podcastinde denk gelmiştim. Ne büyük rastlantı demiştim kendime. Hiç tanımadığım biri anksiyete hakkında konuşuyor. Hem de ben bunun eğitimini alırken. Sonra öğrendim ki Rosmarin, Harvard Tıp Fakültesi’nde doçent olan ve anksiyete üzerine bir kliniği bulunan bir psikologmuş.
Kitapta anksiyetenin ne olduğu, hayatımızı nasıl etkilediği ve onunla nasıl yaşayabileceğimiz çok yalın ama güçlü bir dille anlatılıyor. En önemlisi de, anksiyetenin korkulacak bir şey olmadığını, aksine onu dinlediğimizde bize değerli mesajlar taşıdığını vurguluyor.
Kaynaklarınızı artırın.
Bu bir gerçek. Anksiyete hayatını etkilemeye başladığı noktada durmak bilmeyen kalp atışları, uykusuzluk yada kalitesiz uyku, bağırsak hareketlerinde düzensizlik.
Kahve içmeseniz bile heyecanlıymışssınız gibi huzursuzluk hissi.
Rosmarin, çok temel ama uygulanabilir önerilerle başlıyor:
Uyku
Egzersiz
Sosyal etkileşim
Bunlar, kaygının bedende ve zihinde birikmesini önleyen en basit ama en etkili kaynaklar. Ayrıca:
Teknolojiye ara verin : yatmadan 30 dakika önce ve sabah kalkınca hemen eline telefonunu alma
Hayır deyin
Sınırlarınızı kabul edin. Üstesinden gelebileceğinden fazla sorumluluğu almamak için kendine de hayır demelisin
Anksiyete korku ile aynı tepkidir.
sadece ortamda bir tehdit olmadan ortaya çıkar.
Kitapta dikkatimi en çok çeken nokta, anksiyetenin nasıl bir döngüye dönüştüğüydü:
Ortamda bir tetikleyici vardır. Stres, korku yada sıradan birşey bizi tetikleyerek savaş ya da kaç tepkisini devreye sokar
Felaket düşünceleri. Zihnimiz daldan dala konmaya başlar ve felaket senaryoları üretir. En kötü süşünceyi bulmaya çalışıyor gibidir. Bu senaryolardan kendine bir gelecek tahmin etmeye çalışıyordur zihin.
Kendine yargılamaya başlarız. Kendimizi zayıf, güçsüz, yetersiz hissederiz.
Ve çok yoğun fizyolojik reaksiyonlar yaşamaya başlarız: Hızlı kalp atışı, uykusuzluk, huzursuzluk, sindirim sorunları…
Bu döngü bizi korkutsa da Rosmarin şunu hatırlatıyor:
“ama ona göğüs gerdiğimiz ve hayatımızı yönetmesine izin vermediğimiz sürece bizden güçlü değildir.”
Anksiyete korkutucudur
Şimdiye kadar okuduğum hiçbir kitap, anksiyeteyi bu kadar günlük hayatın içine taşıyıp, uygulanabilir önerilerle anlatmamıştı. Somatik Anksiyete Koçluğu eğitiminde aldığımız bilgiler çok derin ve kıymetli. Her bir durumla ilgili ayrıntılı olarak çalşmak için öğrendiğimiz şeyler.
Rosmarin’in yaklaşımı hayatın tam ortasına dokunuyor.
Eğer “Bir kitap okuyarak kendimi ve durumumu daha iyi anlamak istiyorum” diyorsanız, bu kitabı gönül rahatlığıyla önerebilirim. Çünkü anksiyeteyi kötü bir şey olarak değil, kendimizi anlamaya açılan bir kapı olarak görmemize yardımcı oluyor.
Senin için küçük bir adım
Eğer anksiyeteyi daha iyi anlamak ve onunla başa çıkmak için destek almak istiyorsan, ücretsiz bir 30 dakikalık Somatik Kaygı Koçluğu ön görüşme ayarlayabilirsin.
Ücretsiz Ön Görüşme için Buraya Tıkla